Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun'un 75. Maddesinin İptali
- Aygün&Pakel
- 26 Mar 2018
- 3 dakikada okunur

İptal Konusu Kanun Maddesi
1219 SAYILI TABABET VE ŞUABATI SAN'ATLARININ TARZI İCRASINA DAİR KANUN
Madde 75: Tababet ve şuabatı sanatlarının icrasından mütevellit ceraimde mahkemelerin muvafık görecekleri muhtebirin rey ve mütalaasına müracaat hakkındaki serbestileri baki kalmak şartiyle meclisi alii sıhhinin mütalaası istifsar edilir.
İptalden Önceki Durum
Yüksek Sağlık Şûrası, 1219 sayılı Kanun’un 75. maddesi hükmü gereğince, tıbbi müdahalelerden kaynaklanan suçlarla ilgili olarak resmi bilirkişi olarak belirlenmişti. Resmi bilirkişilik sadece ceza davaları bakımından söz konusu olup, hukuk davalarında YSŞ’ndan görüş alma zorunluluğu bulunmamaktaydı. Esasen bütün bilirkişiliklerde olduğu gibi burada da, mahkemelerin YSŞ kararlarına uyma zorunluluğu bulunmamaktaydı ve uygulamada da Yargıtay’ın YSŞ kararlarına şüpheci yaklaştığı bilinmekteydi.
İtirazın Gerekçesi
Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı (sanık ve müşteki yönünden) yargılanmanın makul sürede bitirilmesini de kapsar. Davaya konu olan olayımızda YSŞ'nın görüşünün alınması zorunludur. Bu nedenle yargılama sırasında dosya Yüksek Sağlık Şurası'na gönderilerek rapor düzenlenmesi istenilmiş ancak 19.10.2005 tarihinde gönderilen dosya 08.06.2009 tarihinde mahkememize ulaşmış olup bu süreç yaklaşık olarak 3 yıl 7 ay 23 güne tekabül etmektedir. YSŞ'nın mevzuatı gereğince yılda bir defa toplanması, ülkemizin bütün mahkemelerinden gönderilen dosyaların sadece bu kurumca değerlendirmesi nedeni ile dosyaların birikmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda da raporlar geç düzenlenerek yargılama süreci uzamakta olup dava zamanaşımı dolmaktadır. Mahkememizde bu nitelikteki diğer dosyaların da aynı şekilde YSŞ'ndan 3, 4 hatta 5 yıl içerisinde geldiği görülmektedir.
Oysa CMK'na göre bilirkişilik kurumu olarak Adli Tıp Kurumu ve mahkemenin doğrudan atadığı kişilerden de bilirkişi raporu alınması imkanı vardır. Bu bilirkişilerden ve kurumlardan alınan raporlar daha az sürede verilmekte ve yargılamanın uzun sürmesine neden olmamaktadır. YSŞ'nın görüşünün alınması kanun gereğince zorunlu olmasına karşın görüşü mahkemeyi bağlamamaktadır. Bu nedenle uygulamada genelde YSŞ'nın raporundan sonra Adli Tıp Kurumu'ndan da rapor alınmaktadır. Bu sonuca göre Yüksek Sağlık Şurası'nın raporunun alınması yargılama sürecini uzatmakta ve dava zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile sanık ve müştekinin makul sürede adil yargılanma hakkını engellemektedir. Doktorların yapmış oldukları görevleri nedeni ile adli soruşturmalarda 1219 sayılı Kanun'un 75. maddesi gereğince YSŞ'ndan rapor alınmasının zorunlu olması Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırı olduğu görüşü ile iptali gerekmektedir.
Esasın İncelenmesi
İlk olarak 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'yla kurulan Yüksek Sağlık Şurası, 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevlerine Dair Kanun Hükmünde Kararname'yle Bakanlığın sürekli kurulu olarak yeniden yapılandırılmıştır.
İtiraz konusu kuralla Şura'ya verilen görev resmî bilirkişilik görevidir. Ancak, hâkimin yasayla belirlenmiş bilirkişiye başvurma zorunluluğu onun deliller ve bilirkişi raporu üzerindeki takdir yetkisini ortadan kaldırmaz.
Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir.
AİHS'nin 6. maddesinde “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” denilerek adil yargılanma hakkı tanımlanmıştır.
Hukuk devleti ilkesinin en önemli gereklerinden olan bireylerin temel haklarının korunması, diğer unsurları yanında, adil yargılanma hakkının tanınmasını da içermektedir.
Mahkeme önünde adil yargılanma hakkı da davasının makul sürede görülmesini isteme hakkını içermektedir.
Ceza davasında amaç maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. İtiraz konusu kuralla, bu amaca hizmet edecek şekilde 1930'lu yıllarda YSŞ'na resmi bilirkişilik görevi verilmiştir.
Söz konusu kuralda, mahkemelerin görüşünü alabileceği üniversitelerin tıp fakülteleri, eğitim veren devlet hastaneleri veya Adli Tıp Kurumu gibi donanımlı tıbbi kurumlara başvuru olanağının bulunmasına karşın, belirtilen yapısıyla faaliyet gösteren YSŞ'nın görüşünü almaya mahkemelerin zorlanması ve söz konusu Kurul'un görüşünün alınması için belli bir süre de öngörülmemesi davaların gereksiz yere uzamasına neden olabilecektir.
Bu durumun Anayasadaki mahkemelerin bağımsızlığı ve adil yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığı açıktır, kuralın iptali gerekir.
Sonuç
Bu karar yerinde, gecikmiş ve haklı bir karardır ve ileride benzeri bir başvuru Adli Tıp Kurumu için yapıldığında da aynı yönde bir karar verilmesi beklenmelidir. Bu kararla sadece 1219 sayılı kanunun 75. Maddesi iptal edilmiş olup, bu karar YSŞ’nı veya bu kurumun bilirkişilik görev ve işlevini iptal etmemiştir. Sadece bu kuruma başvurma zorunluluğu kalkmıştır.
Comments